ahh aşk ahh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahh aşk ahh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Haziran 09, 2011

Gecenin yarısı...

Bazen insanın hayatında öyle geceler olur ki ne zaman geçer,ne de o karanlık...
Kimse yoktur,ya da yok denecek kadar yalnız kalınmıştır.
Ağlarsın, duvarlara vuran hüznün teselli eder sadece.
Tüm eşyaları savurursun.Hiç birinin varlığı daha önemli değildir olmayanın acısından...
Ne yapacağını,ne yapman gerektiğini bilemezsin.
Artık geleceğe dair hiç plan yapmak istemezsin.
Birlirsin ki bu zamana kadar neyi planladıysan hepsi bir bir elinden kaydı,hepsi geri dönüp baktığında dalga geçti seninle...
Ondan vazgeçmek zorunda kaldığın gibi,hayallerinden de koparıldığınla kaldın.
İsyan ettin,yeter dedin,bitmeli artık bu dedin.
Ama bitmedi...
Ve bu kahrolası gece...
Ne uzundu değil mi?...


Artık daha az seviyorum seni,
Unutur gibi, ölür gibi daha az...
Yeniden ödetiyorum kendime,
Onca aşkın öğretemediğini...
Kolay değildi;
Yalnızca sevgilimi değil, evladımı da kaybettim ben
Kaç acı birden imtihan etti beni
Bir tek gece vardır insanın hayatında
Ömür boyu sürer nöbeti
Bu da öyleydi,
İyi ol, sağ ol, uzak ol
Ama bir daha görme beni.

Murathan Mungan - Gece Nöbeti

Bir de Fettah Can'ın bu güzel şarkısını dinleyin...



Cuma, Mayıs 20, 2011

Seni Uzaktan Sevmek...


Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi.

Ruhunun en çirkef, suretinin en çirkin, zihninin en çiğ hallerini biliyorum; hiçbirini gözlerimle görmemiş olsam da. Ne bir mükafat verdin bana ne bir ceza. Ama cennetini de biliyorum, cehennemini de.

"Seni uzaktan seviyorum...." diye düşündü erkek içinden. "Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan.... Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu. Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum."
Sırrın senden bile güzel çünkü, senden bile özel. Sırrın bir billur kadeh, kırılmasın diye yüreğimde taşıyorum. Sırrın nazenin bir mum alevi, sırf yanmaya devam etsin diye karanlığı gündüze yeğliyorum. Kimse bilmiyor, bilmesi de gerekmiyor. Hem kim ne anlar? Ateş bu, hep düştüğü yeri yakar. Bense ne bir şeyleri değiştirmek peşindeyim, ne bir yere varmak. Ne sahip olmak derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak. Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi. Merkez Efendi'nin dediği gibi, "her şey zaten dengede ve ahenkte, canım efendim. Her şey zaten merkezinde."
Ben senin ismini tarçın kokulu akide şekeri gibi tutuyorum ağzımda, damağımda, ruhumda. Kaygılarını biliyorum, yalnızlıklarını, kırgınlıklarını ve hırslarını da. Kalbinin ritmini duyuyorum; yanında olmasam, elini tutmasam da. Ruhunun en çirkef, suretinin en çirkin, zihninin en çiğ hallerini biliyorum; hiçbirini gözlerimle görmemiş olsam da. Ne bir mükafat verdin bana ne bir ceza. Ama cennetini de biliyorum, cehennemini de.
Seni olduğun gibi sevdim, tüm günahların ve arızalarınla. Uzaktan sevmenin en güzel yanı bu zaten. Kimseyi değiştirmeye kalkmıyorsun. Her şeyi olduğu gibi kabulleniyorsun. Aynı gökkubbenin altında yaşadığımızı bilmek yetiyor bana. Başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz sema aynı, yıldızlar aynı, dolunay aynı. Bunu bilmek yetiyor bana. Umurumda değil ki nerede uyuyorsun, kimin yanında.
Bacağında şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim. Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende. Başkası duysa korkar, "aman" der. "Nasıl olur? Böyle de yaşanır mı?" Halbuki ben alıştım. Rahatsız etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçiniyoruz, yanyana ama karışmadan birbirimize.

*

"Seni uzaktan seviyorum...." diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi. Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
Ne güzel uzaktan sevmenin rahatlığı, hafifliği, beklentisizliği. Herkesin habire birbirinin hayatı hakkında konuştuğu bu dünyada "biz" diye bir şey olmayınca, hakkımızda konuşacak bir şey de bulamıyorlar ya, ne güzel. Özgürlük işte!
Sen özgürsün. Dilediğin zaman gidersin aklının estiği yöne. Tutsaksın bir o kadar. Mecbursun kendi sorumluluklarına, alışkanlıklarına, hayatına. Yapışmışsın kabuğuna. Hayalimdeki sen gerçek senden daha özgür aslında. Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın.
Seni sevdiğimi söylememekteki ısrarım bu yüzden. Her şey böyle daha duru, daha güzel. Söylesem büyü bozulur. Zaman ağırlaşır, zaman hantallaşır. Doğallık kaybolur, konuşmalar yapaylaşır. Söylesem dünya durur, bir daha hiçbir şey aynı olmaz. Sen değişirsin. Bir başka hal gelir üzerine. Bir beklenti, bir istek, bir kıvanç, gizliden gizliye bir kibir siner bakışlarına. "Aşıklar kibirli olur" demiş şair. Sevdiklerini fethedilmiş bir kale gibi görmeye kalkarlar. Bense hayat boyu susmaya razıyım, o kibiri gözlerinde görmektense.
"Böyle adama
Yaklaşmaz hiçbir güzellik
Doğduğu günden beri kalbinde bir delik,
Almak için bütün sızıları içine."
Oğuz Atay tanısa, seni anlatmak için söylerdi bunları. Bütün sızıları içine çeken adamsın çünkü. Bir de beni almanı istemem o delik kalbine.

*

Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır. Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek..... Uzaktan sevmek en güzelidir bazen. 


Elif Şafak

Salı, Ağustos 24, 2010

Ne kadar yakınsam o kadar uzaksın...

Senin şehrine,sokaklarına
Daha ilk adımımda sızladı içim.
Seninle yüz yüze gelebilecek cesaretim yokken,bu sızı canımı yaktı...

Geçmiyor...Denedim...
Yolun sonuna geldim ama bitiremedim...

Sana kilometrelerce uzak,
Alışmaya çalışırken,
Bir kaç sokak ötede olmak,
Aynı havada üşümek
Bu kadar ağır gelebilir miydi?

Geliyormuş meğer...
İnsan,yakınındaki uzaklıkta daha da kahroluyormuş meğer...

Bu ev bile sen...
Odam sen...

Nasıl özlemiş(im) bilsen...

Perşembe, Temmuz 29, 2010

Basket! :)

İnternetin sorunu bilgisayarımın çöküşü beni benden etti a dostlar.Tamam bir yere kadar huzuru yaşadım ama artık bitsin şu sorunlar diye dua ediyorum:) Bu sefer az kaldı cidden en geç haftaya,sıklıkla internette ve paylaşımda olucam.

Geçenlerde uzun zamandır görüşemediğim samimi bir arkadaşımla görüştüm.Kız nerden hatırladı ve hatırlattıysa lise ve sonrasındaki hoşlandığım çocuğu yerleştirdi beynime.Aynı semtte oturuyorlardı hatta bana nişanlandığını sonra evlenip eşinin hamile olduğunu söylemişti.Ben vay anasını sayın seyirciler diyerek geçiştirdim.Zaten nedense eski sevgililerim ya da hoşlandığım insanlar benden sonra değerleniyorlar var bi hikmet ama çözemedim:D Neyse bunlar karşılaşmış ve ayak üstü sohbet etmişler biraz.Bırakın evliliği çocuğu nişanlısından ayrılmış.Sanki ayrılıp bana dönecek arkadaşımda aramış beni neden açmadın telefonu yanımdaydı X diye söylendi.Durduk yerde ampul yandı ve internetin nimetlerinden faydalanıp arayayım dedim ama sadece hangi takımda olduğunu öğrenebildim facebook falan yok.Ne kadar ayıp yahu bu devirde facebooku olmayan mı kaldı...Vakit kısıtlı olduğu için bu kadar aramaya bu kadar bilgi çok bile,internetim düzelsin lisedeki arkadaşları devreye sokar hallederim ben,bi uçan bi kaçan kurtulur valla:D Hoş çocuğu bulsam ne dicem zamanında yine ben yaptım,çocuğu sallamadım görmezden geldim,odun dedim bilmem ne dedim şimdi karşısına çıkıp: " Melebaa ben kütük hatırladın mı?!"   dicem? bilemiyorum...

(Nerden nereye atlıcam yazımın sonunda görürsünüz.)

Bu X kişisini konuşunca lise zamanlarındaki hallerimiz geldi aklıma.Bursanın bilinen takımındalar,basket maçlarına gidişlerimiz,maç bitiminde maç kritiği yapmamız vs bir sürü şeyler.Basketi başka severim zaten lisedeki tüm çevre basketle ilgiliydi.1.80 boyumla onların arasında kendimi cüce hisseder sinirim bozulurdu.Düşünün en yakın arkadaşım 2.03,o X kişi de 2.00 idi siz düşünün halimi.(Uzun boylu kişilere hayranlığım burdan kalma:P Uzun olsun yapılı olsun canımı yesin.) İşin gırgırı bir yana basket candır,sevilesidir...

Velhasıl X kişi niyetine basketbolun futboldan daha az ilgi görmesinden yakınıyorum ben.Hemen hemen 1 ay kaldı FIBA Dünya Şampiyonası  Türkiye'nin başlamasına.İmkanım oldukça gelişmeleri ve bilgileri aktarıcam burdan.Maksat hizmet olsun :)

Cumartesi, Mayıs 08, 2010

İstanbul sen, Sen İstanbul’sun şimdi

Nasıl Borçluysan Beni Yaşamaya, Öyle Mecburum Seni Yaşamaya... 

 

Seni yaşamayı kendime borçluyum.
Gözlerinin yeşili ve kahvesi gibi
Karmaşığım bu gün.
Boğazda senden izler
"İstanbul sen,
Sen İstanbul’sun şimdi "


"Sen İstanbul
İstanbul senken
Üstelik boğazda düşlere yelken açmışken,
Bu sevdadan kaçmak imkansız.
Nasıl borçluysan beni yaşamaya,
Öyle mecburum seni yaşamaya…"

Funda Bilgili


 

Artık şaşırmıyorum.Ne zaman senden laf açılsa arkadaş sohbetlerinde,ne zaman aklıma düşsen seni özlesem,ulaşıyorsun bana.O ana kadar üzülen,canı sıkılan ben değilmişim sanki.Her şey siliniyor aklımdan elim titriyor sana cevap yazarken.Ve hep geç kalıyorum:) Umursamıyorum ki telefonu...Sesi dersten kalma kısık,odanın bir köşesine atılmış duruyor hep.Bu yüzden göremedim mesajını yine...Yine sen de ilk mesajda cevap alamayınca alınganlınlığını göstermişsin.Her zamanki gibi:) Aklım karışıktı oysa bugün.Nedeni çok saçma aslında hep kendi aptallığım...Neyse...Sayılı günler çabuk geçer diyorlar ya? Evet geçiyor...Ama nasıl?...Çok zor! Gerçekten zor...Baktığım her yerde sen varken,artık sadece iç geçirmelerle yürüyorum...Yaklaşık 10 gün kaldı gelmene...Aslında seni görmeyeli 1,5 ay oldu.Ama özlüyorum...Bu kadar sık arayıp sormandan da özlediğini anlıyorum:) Hani burda olsan her gün bi şekilde görüşebildiğimiz için anlayamıyorduk bunu.Atışır,söylenir,küser,barışır giderdik...Tabi hiç göz göze gelmeseydik...Dilin söylemese de gözlerinden kaçıramıyorsun gerçeği...Belki ben de inanırdım sevmediğine;beklemediğin bir anda başkası varken yanımda,karşılaştığımızda  gözlerinde gördüğüm o endişe anlamama yetti seni...


Gel hadi...


Gel ki şehrindeki son günlerimi seninle doya doya geçireyim...Bir daha nasıl bir araya geliriz ya da ne oluruz hepsi soru işareti şimdi...


Bekliyorum seni...

Pazar, Nisan 25, 2010

Aşk der ki;

Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikayetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan,söze "ama" diye başlayacaksan, girme aşk yoluna; aşk yolunda "u" dönüşü yoktur! Aşk der ki sana: Yolumdaysan başım feda yoluna,ama bil ki seninde başını isterim yoluma. Kahır, kapris gelecekse senden amenna! Ama ayağına diken batarsa yolumda ah edip vahlanma!... Aşk bilek gücü değil “YÜREKTİR”! Yüreğin yetmiyorsa düşme yollara..

Perşembe, Nisan 08, 2010

Albeni,al beni!

Güzel bilgisayarım Hacer'im yine beni yarı yolda bıraktı...
Şarj aletinden çıkan 9876567896567. problemim fenalık getirdi.Köyümdeki sayılı bilgisayarcı ya da elektirikçide de alet,edavat olmadığı içün yaptıramıyorum.Hafta sonu Bursa'ya gidene kadar emanet bilgisayarlardan bakıp kaçıyorum.Tam zamanında mı desem yersiz mi desem bilemedim.
Şarjına yandığım Hacer'im sen de bana bunları yaparsan eller ne yapmasın bana?...
***

Uykusuz her gece kıvamındaki sınav zamanım dolmak üzere.Nasıl geçti günler anlayamadım.Köyümdeki son vizeler ve bir kaç ayım kaldı...Artık bitsin diyorum ama burda geride bıraktıklarım beni üzmüyor değil..."Belki başka bir zamanda,başka bir yerde;yine..."diye avutuyorum kendimi.Umarım öyle de olur...
Evet aslında en çok ondan uzaklaşmama üzülüyorum.Yalan değil...Beni buraya bağlayan tek sebep o çünkü.Onu görebilmek,onunla olabilmek...

Gitmişti,geldi yine...Hep tesadüfler hep şanslarla bir araya gelmiştik.Yine öyle oldu.Hiç beklemediğim anda tekrar karşıma çıktı,çıkmasaydı konuşuyor olmazdık şuan.Nedir düşüncesi,hayatımdaki yeri nedir bilemiyorum.Ama hoşuma gidiyor onunla olmak...Sebepsiz çıkışları,bitti artık dedikçe "bitmeyecek" der gibi hayatıma hep bir yerden girişi tuhaf...Ama güzel.Şimdi uzakta olsa da,içim rahat.Dargın değiliz...Aklımda olduğu gibi aklındayım biliyorum.

Bekliyorum.Özlüyorum...




Sen gideli sevgilim bahçemde güller açmıyor


Geceler bitmek bilmiyor,

Geceler buz gibi sabah olmuyor

Şimdi ben sensiz nasıl yaşarım söyle

Şimdi ben sensiz neyleyim söyle

Son bir kez görebilsem seni

Tutsam dokunsam ellerine

Yokluğun dayanılmaz oldu

Hasret kaldım gül yüzüne

Şimdi ben sensiz nasıl yaşarım söyle

Şimdi ben sensiz neylerim söyle

Söyle, ben sensiz nasıl yaşarım söyle

Al beni, götür gittiğin yere

İstersen vur yerden yerlere

Ne olur al beni, götür gittiğin yere

Yeter ki, yeter ki terketme

Ne olur al beni, götür gittiğin yere

İstersen vur yerden yerlere

Ne olur al beni götür gittiğin yere

Yeter ki, yeter ki terketme

Bekledim seni gecelerce

Yaralı ceylan misali

Ardından düştüm yollara

Mecnun'a koşan leyla misali

Şimdi ben sensiz nasıl yaşarım söyle

Şimdi ben sensiz neylerim söyle

Söyle, ben sensiz nasıl yaşarım söyle
 
***
 
Aslında asıl al beni dememdeki amaç bu değildi:) Konuyu fena dağıtıyorum bunu farkettim.
Asıl bunu söylemek istiyordum:) Bu ara bağımlısı oldum.Sizlerde yiiiyyiinn gari!

Pazar, Mart 28, 2010

Ah...Bu gidiş gelişlerin!

Hiç beklemediğim anda gelmiştin.
Bin kez öldüğüm yerden bir kez daha doğarak...
İstedim seni.
Hiç bir şeyi umursamadan,
Hatta hiç konuşmadan,
Yanımda olmanı istedim.
Kimdin,nereye gidecektin ya da kime aittin önemli değildi.
Sen vardın,yanımdaydın.
Bakışın yeterliydi seni kendimde bulmama-kendimi sende kaybetmeye.

Çoğaldın.

***

Her gelişinde evime,bir parçan daha eklenirdi.
Sana ait o kadar çok şey biriktiki..

**

Beni üzmeye kıyamayan adam.
Nasıl yaraladın beni?
Nasıl yok yere mahvettin bizi!

Yetmiyor,gidiyorsun!
Hoşça kal diyemeden,bir kere daha sarılamadan.
Yabancılaştırıyorsun bizi.
Bu şehri,evimi,kendini...
Elimden birşey gelmiyor!
Gidişini seyretmeye mecalim yok.
Susuyorum,senli konuşmaların ortasında,
Herkes seni sorarken,seni anlatırken.
Susuyorum.

Ne tarafa baksam seni gördüğüm bu yerde, beni sensizlikle cezalandırıyorsun.

Nasıl geldiysen,öyle gidiyorsun...


Pazar, Mart 14, 2010

Sustum

Ne kadar küfrüm birikti sana bir bilsen!

***
Senli-sensiz hayata iğreti tutturulmuşum.Süregelen bir hayıflanma bu içimi kemiren...

Lanet olsun...

Ne kadar umrundaki?

Ne kadar benim oldun isteyerek? Ne kadar ben olabildin...

Sorgulamaya başladıkça başa döndüm,başa döndükçe kayboldum...

Elimi kolumu bağlayışına şaşırarak...

Sustum.

Hiçbir hece fayda etmeyecek şimdi kelimelerime.

Hiçbir cümlem anlam kazanmayacak...

/Hiç kimse sana benim gibi parçalanmayacak...

Cumartesi, Şubat 20, 2010

Sonunda





Tam blogger'ı açtığım anda,O'nun hakkında yazıcakken hemde ilk önce çağrısını aldım.İnanamadım...

Bugün en başa dönersek,dersin erken olduğuna isyan ettiğim bir şekilde uyandım.Hava çok güzeldi,insan kendini daha iyi hissediyor böyle anlarda.Hazırlanıp okula gittiğimde bahçede oyalandık arkadaşlarla derse geç girdik.Bu hafta ilk defa girdiğim dersti.En arkaya geçtik.Hocaya baktım,tuhaf oldum :) Genç ve çok tatlı biriydi.Aslında bundan çok O'na acayip benziyordu.Bu yönüyle daha çok dikkatimi çekti.10-15 dakika baktım sürekli.Sonra arkadaşıma: "O'na benzemiyor mu?" dediğimde "Ben de bunu söyleyecektim çok benziyor!" dedi.Şaşırdım ve bir o kadar kötü oldum.Hep kaçmıştım O'na ait şeylerden.O'nunla olduğumuz,karşılaştığımız  yerlerden.Aslında bu şehirde gördüğüm ne varsa hepsi O'na aitti.Hep hatırlatırdı...O'ndan kaçmak istemiştim 2 aydır.Ama ilk defa bugün yüzleştim kendimle.Ne kadar kaçarsam kaçayım yakalanıyordum...Ve hep kendimden kaçıyordum,O'nu içimden  geçiştirmeye çalışırken.Bu sefer sobelenmiştim.Kaçarım yoktu farkındaydım.Hiç aralara çıkmadım derslerde,müzik dinleyip pencereden baktım ve O'nu düşündüm.

Çok özlemiştim.Elimde olmayan bir ayrılık ve özlem.Bir yanım ulaşmak istiyor,bir yanım sus pus kalmamı.Hep vedalaşırken gördüğüm yüzü aklıma geliyor;üzgün hali beni daha da beter yapıyordu.Dayanılmaz bir his...

Daha fazla duramadım derste.Akşamı edemeden çıktık arkadaşla.Bugün içmeyi de kafaya koymuştum.Güzel bir mangal yaparız,  rakılarımızı  içer, sohbet de eder havamızı değiştiririz isteğiyle güzel bir akşam geçirdik.Yaklaşık 2 saat önce de odama geldim." Mustafa Ceceli - Dön " şarkısını söylerek blogda birşeyler yazıcaktım.O an telefonum çaldı.Hiç ilgilenmezdim ama gayri ihtiyari baktım çağrıya.İnanamadım,saat 2 buçuk gibiydi ve bu saatte beni nasıl arayabileceğini düşündüm.Oydu..Hemen mesaj attım.

"Sonunda..."

Bugün bu kadar andığım,2 ay sonra ilk defa  yokluğuna bu kadar üzüldüğüm;nasıl bir tesadüftür ki  ben ulaşamadan O ulaştı bana.Kıyamadığım hastaymış meğer.Çok zor bir ameliyat geçirmiş...1 aydır hastanede yatıyormuş.Dün kendine gelebilmiş.Pazartesi günü ise burda...

Neye sevinip neye üzüleceğimi şaşırdım.Beni kendinden haberdar etmesine çok mutlu oldum ama canı yandığına kahroldum!

Yeniden O'nu görebileceğim ve bu sefer kıymetini daha iyi anlayarak yanında olacağım şüphesiz!.

Pazartesi günü nasıl gelir şimdi!Çok çabuk geçen bu haftasonları ne zulüm olur bana!

Mutluyum hemde çok...İyi olduğunu ve geleceğini biliyorum.

Sonunda...







Çoğaldı git gide,yokluğun dağ gibi..
Atılmış üzerime ağ gibi..
Zaman ilaç değil,yanmaya alıştıran
Hepsi sönsede yanan
Tek bir çıra gibi
Kimbilir kaç ilkbahar yaz, sonbahar kış
Aylar mevsimler derken
Seneler sensiz geçti
Büyüdü ağaç oldu çoktan
Ektiğimiz fidanlar gölgesinde
Kaç gün geceyi zor ettik

Dön dayanamıyorum artık..
Dön bu ne çok yalnızlık!
Çık gel ne olursun apansız..
Hadi dön, hadi dön, hadi dön yalansız!


Uzayıp giden yollara kitlenmiş gözlerim
Tükenmiyor ümit bir olmazı bekliyorum
Bulur mu bulur benide
Günün birinde bir mucize
Duayı duaya ekliyorum...

Pazartesi, Ocak 25, 2010

Hayal edip öptüm seni...


İmkansızlığına inandırıyorsun kendini.
Yolun herhangi bir köşesinde yakalanıyorsun O'na.
Sımsıcak geliyor dokunuşu yüreğine...
Nerden geldiğini yada kiminle olduğunu umursamıyorsun.
Sev diyor içindeki ses o an,
Sıcaklığını al,solu nefesini.
Bakmak istiyorsun gözlerine aralıksız.


Mutluluğun bir parçası döndürüyor başını.
Hava mı soğuk?
Yakıyormu yoksa?
Düşüyor musun?
Ne gam!


Telaşsız,zamansız...


Ama burkulacak yüreğin farkındasın,
Beraber gidilmeyecek bu yol.
Herhangi bir yerden sapacaksın yalnız...


/Tutuldu bir kere hayat,lades!/


Yine de değerdi...
İmkansızlığına da,sıcaklığına da...




Belki  bir gün... Belki yine...


Yanyana....


Cumartesi, Ocak 02, 2010

Ben yoruldum...Söyle,senin gücün var mı hala ?

Yorulduğumu hissediyorum..
Beklediğim kadar yoruldum...
Sevdiğim kadar...

Zıt kutuplar hiç çekmezdi aslında birbirlerini...
Yani çekerdi ama,
Gök gürültüsü olurdu mutlaka...
Ardından sağnak bir yağış...
Güzeldi ıslanmak o yağmurun altında.
İliklerine kadar ıslanmak...
Hiç sıcak olmasa olabilirdi,
Hatta hiç güneş doğmasa.
Kabulüm...

 Ama kuruyordu üstüm.Ağır gelmeye başladı kıyafetlerim.
Rüzgar da başlamıştı üstelik esmeye...
Yoruldum...

Şarkı da söylediği gibi...


"Bir rüzgara kapıldım gidiyorum,

Sonu hayır mı? Şer mi  ? Bilemiyorum...

Hem çok seviyorum dostlar başına!
Hem sıcak demir aşk olsun tutana...

Hem çok seviyorum düşman başına!
Hem sıcak demir aşk olsun tutana..

Ben yoruldum;
Söyle senin gücün var mı hala?
Kaç yenilgi var?
Söyle ömürde Allah aşkına!

Akışına bıraktım gidiyorum...
Sonu hayır mı ? Şer mi ? Bilemiyorum...

Hem eriyorum günden geceye!
Hem kapı duvar verilmiş sözlere...

Ben yoruldum;

Söyle senin gücün var mı hala?

Kaç yenilgi var?
Söyle; ömürde Allah aşkına...




Çarşamba, Aralık 16, 2009

Ölür müydü sevgiler?

 



 Hadi uzat elini...
Tutabildiğin kadar sıcağım sana...
Uzandığın kadar uzak...


 Bir zamansızlığın hikayesi bu,
Yanlış yerde başladı belki de...

...Ve bırakmak eli,
En büyük hataydı.... 

......

Sakın...
Sakın tek bir kelime dahi edeyim deme...
Sakın tek bir yalan daha söyleme...
Niye biliyormusun?
Çünkü inanırım...
Onca şeyden sonra,
Şimdi tek bir cümle et,
Gözlerime bakıp beni sevdiğini söyle,
Gerçek olmadığını bal gibi bilirim...
Ama yine de sana inanırım...
O yüzden;
Tek bir an bile beni gerçekten sevdiysen,
Sakın...

.....

 



Bir sevgi bin doğrunu götürebiliyormuş hayatta.Ben seni sevmelerin acısını çizdim duvarlarıma.Çok çatlak oldu elbet,çatladıkça sızdın yine en derin yaralarıma.Vazgeçemedim senden...Unuttuğum yerlerden hatırlattın kendini bana.Ben koşmaktan yorulmuş beden,dönüp arkama baktığımda,onca kalabalığın ortasında bir tek senin gölgeni gördüm...Ardımda bıraktığım can'ımın,benden gittikçe uzaklaşmasına göz yumarak ve nereye gittiğimi bilmeden,sadece sensiz olmaya koştum...
Yoruldum...
Varlığının anlamı bu kadar fazlayken yokluğunun tortusu beni yese de,razı oldum.
Çünkü sevdim.
Çok sevdim!

Ben sevdikçe sen nefret ettin...
Ben geldikçe sen kaçtın...
Ben ağladıkça sen güldün...

Sen sevgimi değil,beni öldürdün!
Hala tek bir kelimene ömrünü feda edebilirim.Hala seni en baştan,hiçbir şey beklemeden,ömrümün sonunda geleceğini bilsem,o son gün için dahi;hiçbir şey olmamış gibi sevebilirim...
Yapabilirim bunu...
Peki sen?
Sen ne yapabilirsin benim için söyle?
Benim kadar yıkılmayı göze alabilirmisin önce?
Göz yaşlarımın bedelini ödeyebilirmisin aynı hükümle?
Sen sevdiceğim..
Bana heba edebilirmisin ömrünü?
Ömrüme karşılık ömrünü istesem?
Verebilirmisin?

Yandığım..Yangınım...


Hadi koy seni benim yerime,
Sen sevebilirmisin kendini böyle?



 ....

/....Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez!..../
 

Cumartesi, Aralık 12, 2009

Gittin..

Gidişin de gelişin gibiydi....
Doymamıştım oysa ki....



Sevmiştim,hem de deli gibi...
Sen benim yağmur sonrası toprak kokumdun...
İçime çekemeden,
"Benimsin!" diyemeden,
Gittin...
Havasını solumaya alıştığım bu kente adanmıştın,
Sen varsan var olacaktı herşey ve sen olduğun sürece yaşanacaktı tüm sevmeler...

Gittin...


Sığdıramadığım sevgini,ayrılıkla donatacaktım...
Mecburdum...


Yine sen  varsın diye baktığım tüm yerler burnumu sızlatacak...
Seni görmeyi umduğum tüm yerlerden başımı çevireceğim...

Sen,
Hiç umulmadık anımda,
Yaralarımı sarmama sebeptin...


Sen,
O güzel yürekli adam...

Bil ki, 
Hep seveceğim seni...

Salı, Aralık 08, 2009

Yapamazsın...



Sevmeler sana göre değildi...
Ya da bağlanmak delicesine...
Sevemezdin sen...
Ağlayamazdın hiç gidenin arkasından...

Ah gidişin!...
Hiç  hayr-ı alamet değildi...
Kısa kesilen bir sevda kalmıştı geride...
Umrunda da değildi...

 Kaçtıkça yakalandın...
Vazgeçtikçe bağlandın...
Unuttum dedikçe hatırladın...
 Aslında sevmek istedin...
Ve delice sevilmek...

 Birisi tutmalıydı elinden,
Seni dünyanın öbür ucuna kadar götürmeliydi neşesiyle...
Huzurdu istediğin,
 Çayını yudumlarken keyiflice tat alacağın...
Herşeye nedenin olmalıydı...
Herşeyin olmalıydı...

Olamazdı...
İzin veremezdin...


Sen kaçan oldun,sen vazgeçen...
İşte bu yüzden...
Yapamazsın...
Yürekten sevemezsin sen...









Cumartesi, Kasım 28, 2009

Ben ki yollarımı sana doğru çizmişim...




Yıktığın bu şehir hayrandı sana...

Kalıntılarını toplayacak gücü yoktu ama,

Uğruna feda edilecek çok şeyi oldu,

Sana dair...





Yazılası, çizilesi türden değildi anlatmak istediklerim.

Bir kalem ya da bir kâğıt ile özetlemek haksızlık olurdu bu aşka…

Savruldum…

Savrulurken çarptığım tüm duygular acıttı canımı.

Hepsi sana çıkıyordu bir yerde;

Seninle karşılaşmayı kaldıracak cesaretim yoktu…

Kendimi ararken sen yansıyordun aynalarda…

Suretsizliğimden utandım…



Yanlıştı,

Yokluğunun acısını kadehlerde aramak…

Hiçbir sigara paketinde bulamamak seni…

Şarkılara sövmek, seni hatırlattığı için…

Kendimi bulmaya çalışırken sende kaybetmek…







Günahtı bu denli sevmek seni…/ En büyük günahımdın…


Bana düşlerini ödünç versene,
Merak ediyorum içlerinde var mıyım?
Hadi bir yalan söyle bana
De ki; “sen yaşıyorsun her birinde”
Çocuk gibi inanayım...

Olsun;
Yüzündeki zorlama tebessüm kadar güzeldir,
Yalancı düşler.....
Merhem olur yaraya
Çok hırpaladı kalbimi,
Bu hesapsız vazgeçişler...

Merak ediyorum sendeki beni
Bilmiyorum ne kadarım?
Bana düşlerini,
Bir geceliğine ödünç ver....
Kendime, senin yüreğinle bakayım
 





Pazar, Kasım 22, 2009

Her Gün Öldürüyor Gidişin..













"Keşke o yağmurlu günde seninle yağmura karışıp eriyip gidebilseydim!



Keşke seninle birlikte kayıplara karışıp yok olabilseydim!



Sevgilim!..




Doya doya elini tutamadan,tenine dokunamadan,göğsüne yaslanamadan kaybolup gittin.




Öyle üzgünüm ki..."





"Seni,nefes aldığım her an,sevmeye devam edeceğim...



Bundan hiç vazgeçmedim!.."











Birini deli gibi severken, onun bir başkasını tutkuyla sevdiğini bilmek kadar öldürücü bir duygu var mı acaba?








Ya da gerçek aşklar hiç ölmez mi?










Suçluyla masum, günahla sevap, doğruyla yanlış, geceyle gündüz iç içe geçti. Duvarlara tırmandıran kıskançlık, uykuları kaçıran hırslar.






Evdeki sesler aşkı fısıldıyor dolunaylı gecelerde. Tutkulu bir aşkla delilik arasındaki sınır gittikçe inceliyor.. Ürpertiyor..








'Bir ağaç gibi olacağım. Varlığımı bile hissetmeyeceksin. Öyle sert, sessiz duracağım yanı başında. Ama gölgem hep üzerinde olacak. Sen beni sevmesen de senin hayatını güzelleştirmek için yanı başında dikili duracağım. Hep ayakta olacağım, içimi kurtlar da kemirse, gıkım çıkmayacak. Beni kimse yenemez, kimse bükemez bileğimi. Bir tek bu aşk...'




Yaklaşık iki hafta kadar önce almıştım bu kitabı.Sınavlar bitince okumaya başlayabildim...Kitap aslında klasik bir hikaye üzerine kurulu.Zengin kız,fakir erkek ve kızı seven manyak bir adam.Anlatım akıcı ve sürükleyici olduğu için kitaptan sıkılmıyorsunuz.Sadece sonu oldu-bittiye getirilmiş...Bence bir kaç sayfalık daha ömrü olabilirdi.






Güzel ve zengin Ebru,yakışıklı ama fakir olan Metin'e aşıktır.Tabi Metin de Ebru'ya..Ebru'nun babası deli Ömer kızını (aslında iki kız kardeşlerdir yani iki kızını da sakınır ama diğer kardeşin aşkla meşkle ya da erkekle ilgisi olmadığı için sıkılmaz) gözünden sakınır.Başlarda çok fazla sıkı yönetimde olmayan kız,göze batan hareketler yapmaya başlayınca babası tarafından ona koruma atanır.Bu kişi psikopat Fatih'tir.Fatih Ebru'ya yanıktır...Zamanla içinde bastırdığı bu aşkı,kızı başka bir erkekle görmeye başlayınca kıskançlığını zarar verecek boyuta taşır.Aşk kendini tutkuya bırakır.Deli Ömer'e bir şekilde açılan bu koruma Fatih,ilk başta ağır bir tepkiyle karşılaşır ama Ebru'ya olan sevgisi herşeyin üstündedir ve yılmadan isteğini yerine getirmeyi kafasına koymuştur.Nihayetinde deli Ömer'i de ikna etmiş zorla kızı ile evlenme yoluna girmiştir.Ebru dayak yer ama Metin'e olan aşkından vazgeçmez.Direnir..Ama bunu Metin ile paylaşmaz..Bunlardan habersiz zavallı Metin'im de psikopat Fatih'ten tehditleri almakla yetinmeyip üstüne bir güzel de dayak yemiştir.Ebru Fatih'i kızdırdıkça,Fatih hırsını Metin'den çıkarır..En sonunda gözü dönen Fatih,tuttuğu adamlarla Metin'i öldüresiye döver ve tenhada bir yerde gömer...İşte buradan sonra Metin'in akibetini bu işi tezgahlayan Fatih ve çetesinden başka kimse bilemez.Metin'in kaybolduğunu duyan Ebru kahrolur,hastanelere düşer..Metin'in ailesi de perişandır..Aradan 5-6 yıl geçer..Ebru malesef Fatih ile evlenmek zorunda kalmış ve ondan bir çocuk dünyaya getirmiştir..Kıza evlendikleri gün zorla sahip olan Fatih bir daha avcunu yalamış,sadece kağıt üzerinde beraberlikleri kalmıştır..Yine de Ebru'dan vazgeçmez ama o kadar aşık olan bu denyo kızı bir anda aldatıverir..Ebru'nun umrunda değildir bu...Zaten onu hiç sevmiyordur ve sadece çocuğu için katlanır...Çocuk deli Ömer'i bile yola getirmiştir.Deli Ömer küçücük çocuk karşısında daha da küçülmüş,babalığını yapamamış ama dedeliğin keyfini çıkarmıştır..Gel zaman git zaman işler yavaş yavaş değişmeye başlamıştır..Ebru Metin'i unutamaz ve onun için birşeyler yapmaya çalışır...Fatih de dellenmiştir.Hemen hemen 6 yıldır onunla olmayan karısı yüzünden abazalığını deli Ömer'e kadar duyurmuş,psikopatlığını tescilletmiştir..Bir gün Ebru, ablası ve çocuğu ile beraber tatile giderler.Tatil yaptıkları yer de, Metin'in gömüldüğü yerdir.Ruhani bir huzura ermiştir orda Ebru...Bunu duyan ve deliren Fatih onun yanına giderken trafik kazası geçirir ve ölür.






İşte kitap burada biter..








Neydi ne oldu derken bi anda kitabın sonunda buldum kendimi.Aslında kötü sayılmazdı bana göre kitap ama şu son beni bitirdi..








Neyse..






Bazen birini sevmek insanı düşüncesizliğe,bencilliğe itebiliyor..






Benden başka kimseyle olmasın isteniyor..






Buna dair şarkılar bile çoktur: "Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar..." gibi..






Yahu neden sevmesin senin sevdiğin kadar?








Hem sevse nasıl bileceksin ki?






Bunun bir ölçüsü varmıdır?








"Benim ki 5 birim fazla çıktı aldım ulen onu" diyebilme şansımız varmıdır?








Sen seversin,çok seversin.Ama ben severim ve o da beni sever.




E ne oldu şimdi?




Hani bir söz vardır ya: " Elmayı seviyorsun diye,elmanın seni sevmesi şart mı? Değil.."






Ha istenir sevmesi o ayrı..






Ama sevmiyorsa sevmiyordur.








Ve kimseyi zorlamanında bir alemi yoktur,olmamalıdır..








O kişinin düşünceleri alınır mı?








O da seni sevmiyordur kardeşim..








Maçoluk işlemiş biraz bünyelere.








Ya benim olacaksın ya toprağın felsefesiyle gitmez bu aşk meseleleri.








Bu kimseyi de mutlu etmez.İnanın bana etmez..






Aşk konusunda mutluluk tek taraflı olunamaz.








Evladını seversin,anneni seversin,babanı seversin bunlar tek taraflı olunabilecek sevgiler.








Ama bir sevgilini ya da eşini yalnızca ben seveyim o beni sevmese de olur düşüncesini besleyerek gitmez bu.








Bir yerden sonra motor su yakar ve zarar verir.






Ne alabilirsin o zaman karşındakinden?




Düşünsenize karşınızda nemrut tipli,suratsız,habire ağzı kötü laf yapan biriyle berabersiniz.Nasıl sevginiz devam eder?






Bir de karşınızda sevginize sevgiyle karşılık veren,en basit işleri bile yaparken zevk aldığınız,yüzünde tebessüm olan biri..






İşte o zaman huzurlu ve mutlu olabilirsiniz anca..








Aşk zor bulunup kolay harcanabilir.






Bu devirde aşk yoktur da demeyin,önemli olan o kişiyi bulabilmek.






Emin olun bu devirde de, bu devirden sonra da aşk her daim olucak.








Çünkü insanlarda kalp denen bir şey var.






Ve bu nasıl bir insan olursa olsun illaki varlığını gösterebiliyor...








Sevdiğiniz varsa ve seviliyorsanız kıymetini bilin..Onun için herşeyi yapmayı göze alın..






Kendinizi geri çekmeyin.






Aşkınızın,sevginizin peşinde olun.








Hiçbir şey kaybetmezsiniz...






Eğer yoksa sevdiğiniz biri ya da sevilmiyorsanız üzülmeyin,karamsar olmayın...








Elbet vardır bir yerlerde sevebileceğiniz biri ve elbet sevileceksiniz..










Umarım herkes güzel yürekli ve yüreğinin değerini bilen insanlarla karşılaşır.Sever ve sevilir..









Perşembe, Ekim 15, 2009

Seninki Düpedüz Vurgun Sayılır!..

Benim dilime bir şarkı takılmaya görsün..Dinleye dinleye hal oluyorum..Nerden buluyorum bilmem..

Bu sefer Muazzez Abacı'dan Vurgun şarkısı takıldı..Ne güzel şarkıdır bu..







Gözlerim uykuyla barıştı sanma
Sen gittin gideli dargın sayılır
Ben de bir zamanlar sevildim amma
Seninki düpedüz vurgun sayılır

Ne kadar zulmetsen ah etmem sana
Her iki cihanda gül kana kana
Seninle cehennem ödüldür bana
Sensiz cennet bile sürgün sayılır

Yalan mı söyledin göz göre göre
Ne zaman dolacak verdiğin süre
Gönülden gördüğüm takvime göre
Aldığım her nefes birgün sayılır

Armağan ettiğin kutsal mendile
Akarken içimi dağlayan çile
Manavgat denilen çağlayan bile
Benim gözyaşımdan durgun sayılır

Ne kadar zulmetsen ah etmem sana
Her iki cihanda gül kana kana
Seninle cehennem ödüldür bana
Sensiz cennet bile sürgün sayılır

Pazartesi, Ekim 12, 2009

Suçlamamıştım..Anladım Sadece..


İclal Aydın'ın kitabı çarpıyor bu ara gözüme..İsminden ötürü olsa gerek,ki kitaplarda isimler benim ilgimi çeken ve onları okumamdaki sebep olmuşlardır..Kitabın ismi: " Senin adın bile geçmedi." Eh kitap söz konusu olunca da,Gülden'in bloguna bakmadan olmazdı:) Kitap derlemelerine bayılıyorum..

Diğer İclal Aydın kitaplarına baktığımda yine bir kitabının içinde geçenler dikkatimi çekti..Bu aralar nedense pek hassasım..En ufacık söz,şarkı beni benden alabiliyor..Beni benden alan sözleri ekleyeceğim buraya   sevgili Gülden'in blogundan  :)


Aslında... Senin adın bile geçmedi...
Ama...
Ben seni hiç unutmadım...



Her hayat hikayesi bitmiş bir aşktan yol alıyordu...
Ve her ayrılık bir mektupla başlıyordu.



Sana güzel bir yaz günü gelmiştim. Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber. Beş mevsim bir "İç denizi" kurutmaya yetti...
İşte böyle sevgili....
Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi,
Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi...





Sevilenler, hep beklenenler... Ve beklenenler, hiç gelmeyenler...



Şimdi belki sende benim gibi ölesiye yalnızsındır
Uçan kuşları gözlemektesindir tek başına...
Çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
Radyo dinliyorsundur ya da susarak
Bir kitap okumaya çalışıyorsundur kimbilir
Belkide anılarını deşiyorsundur bir olmazı
Bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
Bir kahve içmeyi, bir elma yemeği kurarak ,
Saatine bakıyor olabilirsin uykulıu gözlerle
Çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin
Maphus gibi, tutsak gibi, belki kök gibi,
Yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir.
Belkide kendini bağışlayamıyorsundur
Benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
Kırık trenler gibi öylece kalakalmışsındır...
Kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur.
Ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
Belki sende benim gibi ölesiye yalnızsındır.
Afşar TUMUÇİN


Suçlamamıştım..

Anladım Sadece..


Suçlamadım seni...Anlamaya çalışıyorum şimdi..

Yüreği güzelim..

Uğruna kadeh eskittiğim..

İçtiğim her sigaranın sebebi..

Canını yaktığım,canına yandığım!

Ne kadar sevdiysem o kadar yaraladım..Hem seni,hem kendimi..

İnsanın elinde olmuyormuş sevdiğim..

Farkında olmuyormuşsun yaptığın bütün dengesizliklerin..

Bilirsin...Üzmek istemem asla seni..

Bir gülüşün yeter bana..Tamamlamam için kendimi..

Yüreğinin bir köşesinde hep olsun yerim,

Sığınabilecek tek yerin olsun,yerim..







Pazar, Ekim 11, 2009

Ben seni sevdim mi?


Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne
Tuttum, ta içime oturttum seni
Aldım, okşadım saçlarını, öptüm
İçtim yudum yudum güzelliğini

Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
Bendeydi özlemlerin en korkuncu
Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu

Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
Biri vardı ağlayan gecelerce
Biri vardı sana tutkun; o bendim

Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük
En solmayan güller açtı içimde
Ömrümü değerli kılan bir şeydin
Sen benim bozbulanık gençliğimde

Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
Bir çizgiye vardım seninle beraber
Ve bir gün orada yitirdim seni
Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN