Pazartesi, Ekim 19, 2009

Ayrılık...



Buruk şarkıları dinleyerek başlamıştı ayrılık havası..Ne yapsa bilemedi yüreği..







Aslı’nın halleri bu belirtileri göstermeye başlamıştı.Nereye dönse yüzü ayrılığa çarpacaktı.Çünkü nereye dönse hep O’nun hayalini görecekti,hep ondan bir şeyler anımsayacaktı çevresinde..Gözleri karardı bir an..Sıkı sıkı yumdu göz kapaklarını..Tekrar açtı gözlerini bu kasvetli havanın hala devam ettiğine inanmak istemedi, tekrarladı..Bir daha bir daha..


Ama aynıydı..


Hem hava,hem de yüreğinin acısı..






Bir sigara içmek istedi.Paketini yokladı az kalmıştı..Bu gece bu paket yetmezdi ama bu soğuk hava da nasıl dışarı çıkacağını düşündü.Biraz daha sonra,” gece olmadan almalıyım” diye erteledi..Yüreğinin yorgunluğu bedenine işlemişti sanki..Paketinde az sayıda kalan sigaradan bir tane çıkardı.Çakmağını yokladı.Lanet olası çakmak yine kayıptı!Çevresine bakındı.


” Nerede bu !” bağırışlarının ardından cebinde buldu çakmağını..Zar zor da olsa yaktı sigarasını..Derin bir nefes aldı sigaradan.Dumanını izlemeye daldı..






“ Ne kadar kolay bitişler!”


“Oysa ne zordu O’nu yüreğime eklemem”






Sesli düşünceleri bir bir yankılandı karanlık oda da..Artık içi kabul etmiyordu hiçbir düşünceyi;dolmuştu zira, birbirini kovalayan noktalama işaretlerinin anlamsızlığından..Mutfağa gitmek istedi,iyice uyuşmuştu bedeni..Bir çırpıda kalktı yataktan,beyninin uyuşmasını istiyordu.Evet evet!Yapmalıydı bunu..Daha rahat söverdi hayata,üç-beş şarkıyı da daha bağıra bağıra söylerdi.Eli telefona gider;ilk önce mesaj yazardı,ulaşmayınca aramaya koyulurdu.Bunu yüzüne karşı söyleyebilme cesareti doğardı:


“-Ben sana bu kadar kötü ne yaptım!Neyin bedeli bu ödettiğin? Neyin günahı çektirdiğin?


(Karşıdan bir süre ses gelmezdi belki..)


Aslı: Sana söylüyorum!Cevap ver!






(Ne diyeceğini şaşırırdı bu cevap karşısında…)


O : Ben..Ben böyle olsun istememiştim!






(Kahkaha duyulmaya başlardı telefonun diğer ucunda,Aslı böylesine gülmemiştir uzun süredir!)


O: Ne yaptığını sanıyorsun sen?






Aslı: Aptalsın sen!Aptal! Nasıl sevdim ben seni?? Nasıl o yüreğini yüreğim bildim!






O:Aslı? İyimisin?






Aslı: Senin yokluğunda ezilen bu bedenin nasıl iyi olmasını beklersin şapşal!”






**




*




*





Gibi bir konuşmanın geçebileceği ihtimalini düşündü..Ama aramak istemedi…


Buzdolabında bir kenara itilmiş,keyif içkisi niyetiyle alınan şarabın efkar içeceğine dönüşmesi birkaç dakila Aslı'nın donup kalmasına neden oldu…Kendine geldiğinde buzdolabından çıkardı şişeyi ve geri döndü odasına..






İçti..İçti..


Beyaz şarabın tadı hiç bu kadar acı gelmemişti..


Yine de içti..


İçtikçe acısı arttı..


Duvara fırlattığı içki şişesinin paramparça oluşuyla kendisine geldi.


Bir an durdu.


Aynaya baktı.


Gördüğü suretin kendisi olduğuna inanamadı.


Hıçkırıkları,isyanları uğultu olmuştu…


Kulak tırmalayan bir uğultu…


Müzik sustu..


Kız olduğu yere yığıldı.


Bilinci açıktı oysa ama hareket edemedi..


Gözlerini kapadı..Yumdu sıkı sıkı..


Süzülen gözyaşları,acının yüreğindeki diğer ismiydi.






Değermiydi?


Bu kadar kolay vazgeçilen bir aşk için,


Yüreğini parçalamaya değermiydi?






Ayrılıklar sevdaya dahil değildi aslında,bu geride kalmışların uydurduğu bir bahaneydi.Çünkü hiçbir ayrılan sevgili kalamadı.Çünkü sevgiler hiçbir zaman, başlarken yaşanan heyecana layık olamadı..Elde kalan hep kırgınlıklar oldu..Ve yeni aşka verilen tövbeler…Onları unutarak sevdaya başlamamız...Bundan belki de…Çektiğimiz çileler, ettiğimiz tövbelerin bedeli…Ve bunlar,hep ağır ödendi…

1 yorum: