Pazar, Haziran 28, 2009

Akreditasyon

Öğrenciler gidecekleri, eğitim danışmanları ise temsil ettikleri dil eğitim kurumlarının kalitesinden nasıl emin olacaklar?

Bu zor sorunun cevabını ortaya koyabilmek için giderek daha çok ülke dil okullarının standartlarını belirlemek için kalite kontrol planları ortaya koymaktadır. Eğitim danışmanlarına düşen gelişmeleri takip etmek ve hangi kalite kriterlerinin kullanıldığını bilmekten geçiyor.

Belli başlı dil eğitim merkezleri - ve göreceli olarak yeni olanlar- birer birer, dil okullarına bir düzen vermek için kalite kontrol planlarını ortaya koymaya başlamışlardır. Çoğu kendilerine örnek olarak bu konuda önder olan İngiltere'deki British Council'in akreditasyon planını ve şartlarını almaktadırlar. Diğerleri de bu şartlara uygun planları yürürlüğe koyuyorlar. Akreditasyon kuruluşlarının bazıları devletten bağımsız tamamen kendi kendini düzenleyen kurumlardan oluşmaktadır. Kalite-kontrol alanındaki tüm bu gelişmeler dil eğitimi endüstrisi için iyi şeylerin habercisi de olsa, "kalite" kavramının nasıl tanımlanıp denetleneceği konusunda hala farklılıklar bulunmaktadır.

Akreditasyonun en güvenilir olanı devlet veya devletçe onaylanmış bir kurum tarafından yapılanıdır. Böyle organizasyonlara sahip ülkeler; planları British Council tarafından uygulanan İngiltere, Acels ile İrlanda, Neas'la Avustralya, NZQA ile Yeni Zelanda'dır. Ancak devlet, bütün ülkelerde ön planda değildir. Almanya'da bir grup okul kendi başlarına "IQ Deutsch" adını verdikleri bir akreditasyon planı hazırlamışlardır.

"IQ Deutsch" sekreteri Doris Van de Sand'a göre tek bir ulusal kurumun, dil okullarından sorumlu olduğu bir düzenin olması Almanya'nın federal bir yapıya sahip olmasıyla açıklanabilir. Bunun sonucunda sadece yabancı öğrenciler değil Alman okulları da mağdur olmaktadırlar. İsviçre'de akademik kariyer yapmak istediklerinde, mesela öğrencilere "IQ Deutsch çok iyi ama Almanya'da kim tarafından tanınıyorsunuz?" diye sorulmaktadırlar.

Bundan zarar görenler sadece "tanınan" programlardan gelenlere akademik imkanlar sunan ülkelerdeki öğrenciler değil şüphesiz. Alman hükümeti, Alman dil eğitim sektörünü tamamıyla yetkilendirip desteklemese de Alman dışişleri bakanlığı Almanya'da ve dünyanın çeşitli yerlerinde kurulmuş bulunan Goethe enstitülerini desteklemektedir. Bulundukları yöredeki bir Alman elçiliğiyle bağlantı kuran bir çok öğrenci, artık çok cazip alternatifler sunan özel okulların olduğunu düşünmeden Goethe enstitülerinden birini seçmektedir.

Ancak Alman Akademik Değişim Servisi (DAAD) bu konuda umut vaad ediyor. Bu kurum "IQ Deutsch"u desteklemenin yanında yabancı ülkelerdeki ofislerinde broşürlerini de dağıtmakta ve bakanlıkta lobi faaliyeti yürüterek elçiliklerde de "IQ Deutsch" broşürlerinin bulundurulması için özel çaba sarfetmektedir.

Okul birliklerinin devlet desteği beklemelerinin tek sebebi pazarlama değil şüphesiz. Özellikle acımasız uluslar arası rekabet koşullarında ülkelerinin dil okulları için güvenilir asgari kalite standartlarına gerek duyuyorlar.

PELSA ilk kurulduğunda pek bir varlığı olmayan bir kurumda. Ancak, böylece kısa zamanda gelişen bir dil eğitimi sektörünün temsilcilerine göre bir şeyi pazarlamak için o şeyin kaliteye sahip olması gerekiyor.

PELSA'nın kalite planı Kanada standartlarını yansıtmaktadır. Dil eğitiminde göreceli olarak yeni olan bir ülkede öğretmenlerin tamamı İngilizce'yi bir ikinci dil vasfı olarak görmezler. Bu yüzden PELSA, okullarındaki öğretmenlerin yüzde 80'inin vasıflı olmasını şart koşmakta ve adaylara bu oranı yüzde yüze çıkarmaları için süre tanımaktadır. Böylece okullarının ulusal standartların üzerine çıkmasını sağlamaya çalışmaktadır. PELSA ayrıca şu hususları da şart olarak ileri sürmektedir: üç yıl süreyle faaliyet göstermiş olmak, referans göstermek, belirli prensiplere uymak ve uygun bir konumda bulunmak.
Değişen bir faktör de her plandaki ayrıntı derecesidir. British Council ve EAQUALS (Avrupa Dil Okulları İçin Gönüllü Kalite Kontrol Planı) çok detaycı davranırken, diğerleri, okulları daha özgür bir ortamda değerlendirmektedirler, tabi belirlenen kota ve şartlara uymaları şartıyla. İngiltere'de dahi, BC akreditasyonuna katılmak ya da ödeme yapmak istemeyen okullara alternatif standartlar sunan ABLS adında bir kurum bulunmaktadır.

Birçok ülke BC'inkine benzer bir akreditasyon planına sahip olmanın henüz çok uzağında bulunmaktadır. Mesela Kanada'da hala dershanelerin boyutu ve fiyatların belirlenmesi konuları tartışılmaktadır.

Fransızlar, British Council'in öğrenci başına kaç metrekare alan, kaç tane pencere düşeceğini bile neredeyse belirleyecek kadar detaycı olduğunu ve Fransa'da böyle şeylerle karşılaşılmayacağını çünkü bunun Fransız geleneğine uymadığını söylüyorlar.

Fransız okullarının temsilcilerine göre Fransız dil okulları için devlet tarafından bir plan ortaya konması iyi olur ancak bu bazı problemler de doğurur çünkü herkesin kendi işini açma hakkına sahip olduğu bir serbest piyasada bunu başarmak güçtür. Fransız okulları Birliği Suffle'ın hem kamu hem de özel sektörden üyeleri bulunmaktadır. Kabul işlemi ayrıntılı bir anket ve Alliance Française ya da Institut Français'den gelen müfettişlerrin teftişini içerir. Özel Okullar Birliği Feltom'la hükümetin birlikte çalışarak İngilizce Dil Okulları için zorunlu bir lisans planı hazırladıkları Malta'da Dil Okulları Birliği ve hükümet işbirliğinin güzel bir örneği bulunmaktadır. Halen Turizm ve Eğitim Bakanlığınca EFL, İnceleme Masası vasıtasıyla yürütülmektedir. İşin içinde Turizm Bakanlığının da olması her yıl Malta'yı ziyaret eden 30 bin yabancı öğrencinin ülke ekonomisine yaptığı katkıyı yansıtır. Bu, ayrıca bu planda gezileri, etkinlik liderlerini ve evde konaklamaları izlemeye verilen önemi yansıtır.

Aileler lisans için başvuru yapmak durumundadır, başvuru yapan aileleri Turizm Bakanlığı ve ilgili okul incelemeye alır. Eğer aile şartlara uymazsa, bu durum gerekli mercilere rapor edilir ve aile lisans hakkını kaybeder.

Bir çok kurum, ailelere nasıl bir işlem uygulayacaklarını konusunda ana hatları kendileri belirler. En sıkısının talepleri şunlardır: her ailenin senede en az bir kez denetlenmesi, pek az bir personelin konaklamayla ilgili sorunlarla ilgilenmesi, öğrenci anketleri yoluyla öğrencileri izleme sistemi, yemeklerle ilgili asgari şartlara bağlılık, konaklama standartları ve öğrencilerle geçirilen zaman. Malta'daki sistemin bir ilginç tarafı da - belki de sadece nisben az okula sahip bir ülkede mümkün olan- rasgele kontrollerdir. Bütün Malta okulları her yaz teftişten geçer.
Müfettişler okula girer, sınıflara, malzemelere çalışma merkezine bakar ve okul yetkililerinin yerine getirdiklerini söylemelerine aldırmaksızın her şeyi kontrol ederler. Bu yüzden okullar çalıştırdıkları elemanlar konusunda büyük titizlik gösterirler.

İspanya'da Alcala Üniversitesi kısa bir süre önce, "CEELE'yi ortaya koydu. Bu kendi kendini düzenlemeye yönelik kalite planı, değişik kalite seviyelerinde bir çok kurumun bulunduğu bölgelerde harici teftişi öngörür. Kaliteli okullar; öğrenciler, eğitim danışmanları ve hükümetin desteğini kazanmak için teftiş edilmeyi bizzat kendileri talep ederler.

Asıl amaç ise bu gönüllü planı zorunluya çevirmek -ki bu işlemi İtalyanca Okulları Birliği ASILS de- ilgiyle izliyor. Haziran ayında, halihazırdaki ve yeni üyeleri için geçerli olan ana hatları belirginleştirilen ASILS şimdi de üyeleri tarafından teftişi öngören eski sisteminin yerine okulları teftiş için yeni tarafsız bir kurum oluşturma çabasındadır. Ancak ASILS başkanı Cesare Portoloni'ye göre ASILS İspanyolların izlediği yolun aynısını izlemeyecek. Yeni Portoloni'ye göre teftiş kurumu eğer özel bir üniversiteyse tarafsız olabilir. ASILS gelecek yıl hükümet tarafından tanınmayı umuyor ve teftiş için bir özel okullar birliği öngörüyor.

ABD için tek bir kalite planının çoktan vadesi dolmuş durumdadır. Ancak 1998 yılında Amerikan Yoğun İngilizce Programları için bir dönüm yılı gibi görünüyor. İngiliz dili öğretmenleri birliği TESOL, akreditasyon planını hazırlamakla görevlendirilmiştir ve bu kurumun yetkilendirme birimi TCA'nın da ilk kurumları yetkilendireceği öngörülmüştür.

Bu işlemlerin yapılmasındaki kayda değer hız vize düzenlemelerindeki değişikliklerle sağlanmıştır. Bu değişiklikler sayesinde okullar, yurtdışından gelen öğrencilerin vize başvuruları için gerekli olan I-20 formlarını çıkarmakla yetkilendirilecektir. Bu zaman baskısı yoğun İngilizce programı düzenleyen okulları keskin bir viraja itmektedir. Bu yüzden TCA teftiş döneminden önce bu programlara eğitim seminerleri ve kendini değerlendirme ve planlama dönemi tanımaktadır. Bu çalışma dönemi okullardaki standartların yerleştirilmesi içindir. Okullar programlarını ve standartlara uygun olup olmadıklarını bu dönemde kontrol ederler. TCA dışındaki bir akreditasyon kuruluşu da ACCET'tir. (Sürekli Eğitim ve Öğretim İçin Akreditasyon Konseyi). Göçmenlik konusundaki yeni düzenlemelerin IEP'lerin ACCET veya TCA'dan birine katılımına olanak tanıyacağı düşünülmektedir.
Eğitim danışmanları ise değişik planlarla uyumlu olmaya özen göstermektedirler. Öğrencilere tavsiyede bulunurken kaliteli öğretmenlere sahip ve normal işleyen bir okula gönderdiklerini varsayan eğitim danışmanları yine de bunun ölçütlerine tam olarak hakim değildirler. Bazıları ise bu sektörde tek bir uluslar arası standardın olması gerektiğini düşünüyor. Bu görüşte olanlara göre oluşturulacak bir organizasyon dünya çapında bütün kontrol ve kalite izleme işlemlerinden sorumlu tutulmalıdır.

Avrupa tarafında, birlik ülkelerindeki okul birliklerini bir şemsiye altında toplayan bir federasyon alan ELITE aracılığıyla şimdiden böyle bir işbirliği sağlanmış durumdadır. 1996 Fiyto Konferansında aralarında Avustralya'dan EA'nın, Yeni Zelanda'dan Fiels NZ'nin, Kanada'dan PELSA'nın, İngiltere'den ARELS ve İtalya'dan ASILS'in hazır bulunduğu ulusal okul birliklerinin temsilcileri arasında bir ön hazırlık toplantısı yapılarak ileride yapılacak görüşmeler planlanmıştır.

Gerçek bir uluslar arası standart için sınırlı sayıda seçenek mevcuttur. Okullar IALC'a üyelik için başvurabiliyorlar. Bu, kendi ülkelerinin dilini öğreten okullar için oluşturulan bir birliktir. Okulun tüm yönlerini kapsayan bir günlük bir teftiş öncesinde; kuruluşundan bu yana geçen yıl sayısı, derslik sayısı ve dil seviyesi gibi konularda asgari kıstaslar belirliyor. IALC yararlı bir kalite kontrol mercii olmasına karşın - özellikle ulusal bir kalite planı olmayan ülkelerde - bağımsız bir akreditasyon kurumu değildir.

Bir başka alternatif olarak Uluslar arası Kalite Standardı ISO9000 gösterilebilir. Bu kurum, teorik olarak kalite yönetimi ve en iyi uygulama biçimini garantileyerek bir organizasyonun içindeki işlemlerin standartlarını belirlemekte ve kontrol etmektedir. 1995 sonunda yaklaşık 99 ülke ISO 9000'e üye durumdaydı ancak bu ülkelerin de yüzde 75'i İngiltere ve Avrupa'dan. ABD'deki ISO 9000 üyesi şirketlerin çoğu teknik ve endüstriyel şirketlerdir. Mesela Microsoft gibi.

ISO'nun 3 derecesi arasında ISO 9001 en sıkı olanıdır. Ürün dizaynını da içeriyor olması dolayısıyla kendi derslerini dizayn eden okullar için uygun bir alternatif olabilir. ISO 9002 ise kurulu ders malzemesi kullanan okulların tercihiyken, ISO 9003 eğitim danışmanları ve en son ürün dağıtıcıları için uygun olanıdır.

Fakat ISO, bir organizasyona ancak taahhüt ettiklerini yerine getirecek sistemlere sahip olduğunda garanti belgesini vermektedir. Her şey, bu anlamda ne taahhüt edildiğine de bağlıdır bir anlamda. Bir okul istenilenlere bir hafta içinde cevap vereceğini garanti ederken bir başkası bir gün içinde cevap vereceğini garantilerse ikisi de ISO alır. British Council bu anlamda ISO'dan farklı ölçütler kullanmaktadır.

Dil okulları için dünya çapında bir kalite standardı yönündeki en iyi temenni, halihazırdaki sektörel kalite planı kurumlarının işbirliğinde yatmaktadır. Ancak bir şey kesindir ki; eğitim danışmanları dil okulları sektöründeki kalite trendinin devam etmesini istiyorlar çünkü öğrencilerin en başından bir garanti altında okullarına gitmeleri oldukça önemli.

Eğitim Danışmanlığı Firmaları Okulların Kalitesini Nasıl Ölçüyor?
Bir çok eğitim danışmanlığı firmasının üzerinde fikir birliği sağladığı nokta şu ki, akreditasyon ya da diğer kalite takip yöntemleri dil okullarının seçiminde büyük rol oynamaktadır.
Zaten akreditasyonun standart hale geldiği bir ortamda yetkilendirilmemiş bir okulla çalışma riskini almanın da bir anlamı bulunmadığını bilmektedirler. Eğer söz konusu olan İngiltere ise akreditasyon okullar için adeta bir zorunluluk olmaktadır. Ancak eğitim danışmanlarının da güvenilir bir partner arayışı, okulların broşürlerindeki kalite amblemiyle sınırlı kalmamaktadır. Danışman şirketlerin yetkilileri okullara bizzat ziyaretlerde bulunmakta hatta derslere katılmaktadırlar.

Danışman firmaların bazen okulları bağımsız bir kalite garantisinin güvencesi olmaksızın test ettikleri de olmaktadır. Bu, akreditasyon planı olmayan ülkelerde ve çoğunlukla da yeni okullarla olmaktadır. Belli başlı akreditasyon planları arasında sadece Avustralya'daki NEAS, yeni okullara şartlı üyelik sağlamaktadır. Diğer bir çok ülkedeyse, yeni okulların böyle kurumlara üye olmaları mümkün değildir çünkü bunun için kuruluşunun üstünden belli bir sürenin geçmiş olması gerekir.
Danışman firmaların ayrıca bilgi paylaşım ağları da bulunmaktadır. Firmalar, bu ağla okullar hakkında birbirlerine bilgi verdiklerini ve bunun çok önemli olduğunu söylemektedirler. Çünkü her danışman firmanın her ziyaret ettiği okulu incelemesi zaman ve maliyet açısından pek mümkün değildir, özellikle mesafenin uzun, sözkonusu bölgedeki okullara talebin de az olduğu durumlarda.
Brezilya'daki Esqueme International firması ise okullara detaylı sorular göndererek ortak güvenilirliğini sağlamaya çalışıyor. Firma okulların ne zaman açıldığı, kaç dersliği olduğu ve konaklama ile ilgili sorulara cevap aramaktadır.

Eğer işbirliği sağlanırsa kalite iki yolla ölçülüyor: firmalar öncelikle okulun nasıl işlediğine bakıyorlar. Eğer bu güvenilir bulunursa yıldan yıla tanıyarak ailelerin nasıl olduğuna bakılıyor.
Ancak asıl değerlendirmeyi yapanlar hiç şüphesiz dil öğrencilerinin kendileridir. Eğitim danışmanı firmalara göre de kaliteyi ölçmenin en güvenilir yolu müşteri memnuniyetidir. Öğrenciler okula vardıklarından itibaren onlarla irtibata geçiliyor çünkü insan kaliteye ulaşıp ulaşmadığını her zaman için bilebilir.

Kalite Standartları Genişliyor
Dil eğitimi sektörünün ürün yelpazesini gittikçe çeşitlendirmesiyle akreditasyon planlarının bazen yenilenmesi veya yeni sektörleri de kapsayacak şekilde düzenlenmesi gereği doğmaktadır. Konu tabanlı kurslardaki öğrencilerin, dil öğrencilerinin sahip oldukları garantilerin aynısını talep etmeleriyle birlikte mesleki eğitim programlarının kalite güvenilirliği daha bir önem kazanmaktadır. ABD'de bulunan ASSET bu görevi görürken, İngiltere'deki İleri Eğitim, Britanya Yetkilendirme Konseyi'nce yetkilendiriliyor.

Almanya ve ve İtalya gibi diğer ülkelerde sürekli eğitim, yabancı öğrencilerin kendilerine özgü gereklerini göz önünde bulundurmasalar da bölgesel yasalarca yönlendiriliyor. İtalya'daki yasalar, örneğin, özel okullara yönelik ve dil eğitimi sektöründeki farklılıklara hitap etmemektedir.
IALC bu yıl mesleki okullar için bir üyelik kategorisi üzerine tartışma başlatmıştır. Aynı günlerde, British Council'de son yıllarda hızlı bir büyüme kaydeden ve bir plana dahil edilmeyen öğretmenin evinde yabancı dil sektörü için bir akreditasyon planı hazırlığına girişmişlerdir. Her öğretmenin evini ziyaret etmek gerçekçi olmadığından BC örneklemleri değerlendirecektir. BC Yetkilileri 4 merkezden birini teftiş ettiklerini ve alınan sonuçların yöntemin yanıltıcı olmadığını gösterdiğini söylüyor. Ayrıca "wild card" sistemi sayesinde bu merkezlerin teftişin nerede ve ne zaman yapılacağını öğrenmeleri önlenmiş oluyor.

İş hayatına yönelik dil eğitimi veren kurumlar, özel konumları gereği genel dil eğitimi veren kurumlarla birlikte aynı akreditasyon planıyla değerlendirilmemeleri gerektiğini savunmaktadırlar. Ancak eğitim danışmanları farklı bir kanaattedirler çünkü onlara göre iş dünyası da kaliteye en az akademik kurumlar kadar önem vermektedirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder