10 kasım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 kasım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Kasım 10, 2009

Koca Yürekli Ata'm..




Sen,çaresizlikler içerisinde yaşadığın bir ömrü bir ülkenin geleceğine adadın.
Kolay değildi!
Olduğun makama güle oynaya,çalıp çırparak gelmemiştin!
Yıllarca mücadele ettin..Yıllarca didindin!
Sen 10 Kasımlarda hep yaşıyordun aslında..
Sen Ata'm,bu hallerimizi gördükçe kahroluyorsun..Asıl şimdi ölüme yaklaşıyorsun!
Ne acı..
Ölümü göze aldığın halde kurtardığın bu vatan evlatlarının iğrenç ağızlarına seni alarak o mide bulandırıcı karakterleriyle Sen'i anlamamaları,laf söylemelerinin tarifini ben yapamıyorum..
Affet!!
Senin suçun değildi Ata'm! Sen;namusun,şerefin,onurun ne kadar yüce olduğunu anlatırken onlar belden aşağı çalışan akıllarını başka yerlere yoramadılar..


Senin dünyaya veda edişini kaldıramadı yürekler..Hatta en yakınındaki insan,yaverin bile Senden sonra yaşayamayacağını düşündü..


Uğruna ölümü göze alınan Ata'm! Hala bu denli sevenlerin var,bilesin..
Ölmek sadece,bedenin son bulması değildir.
Bir insan yaptıklarıyla,eserleriyle yaşar.
Bunlar olmayınca yok olur anca.
Sen ölmedin koca yüreklim..
Hiçbir zaman da ölmeyeceksin...





" Yaradan hey Yaradan!
Dört yıl değil bin yıl geçse aradan
Sensin ateş diye kanımızdaki
Sesin ışık diye önümüzdeki!
Ey yanımızdaki
Beş on mermere, bir avuç toprağa sığan
Sınırsız mavi umman hey!
Yeni kıyılar bulur, yeni yarlar kazardın
Sen her köpürüp taşmanda;
Her konuşmanda
Milletin alın yazısını yeniden yazardın..


Bakışların inanmayanı ezerdi
Sağ kolun bir tırpana benzerdi:
Başlardı yurt tarlasında düşüncenin hasadı.
Cümlelerin ya örsten kalkardı
Ya çıkardı kından.
Başak saçların sarkardı harman alnından:
Halk, biçilmiş ekin gibi, düşerdi dizlerine.
Milyonlar katılırdı sözlerine
Mıknatısa koşan zerreler gibi.
Köhne kanaatler, köhne küreler gibi
Sözünde çarpışıp düşerdi.
Tam sustuğun gün kıyamet oldu
Tam konuştuğun anlarsa mahşerdi:
Rab, gökte "dinleyin" derdi meleklerine;
Yıldızlar girerdi yeni mahreklerine;
Nehirler kavuşurdu yeni denizlerine:
Halk biçilmiş ekin gibi düşerdi dizlerine.
Şimdi nöbetçi olmak için Anıtkabrine
Tamamlayabilmek için tavafını
Sarmış yalın kılıçlar gibi etrafını
Tutuyor nöbet..


Bu millet:
Bu, vaktiyle ayaklarını ummanlar yalayan,
Bu, üç kıtayı atının nallarıyla damgalayan,
Bu, Timur'u, Atilla'yı, Oğuz'u
Bu, Yıldırım'ı, Fatih'i, Yavuz'u
Bu, seni yetiştiren ulu millet.
Vakar ve haysiyetle dimdik
Uyanık, tetik
Anıtkabrinde tutuyor nöbet.
Dünya dönüp dolaşıp
Boğazlaşıp dalaşıp
Ergeç ve ancak
Milli misaklarda karar kılacak.


Ey en büyük usta!
Düşünen olmadı bu hususta
Senden evvel ve senden ileri.
İlk müjdeyi, ilk haberi
Senden almıştı cihan
Ta o zamandan
Anlayamadığına yansın.
Sen, dünyanın dönüp dolaşıp geleceği
Uğrunda milyonların seve seve öleceği
En büyük maksat için
Dünyaya ilk karşı koyansın.
Nasıl içimizdeysen bütün varınla
İşte öylece dünya davalarındasın!
O ışık saçların, o alev sözlerinle
O gök gözlerinle sen.


Ey ıssız geceler içinden
Bize eşsiz sabahı getiren!
Ey asırlardır dul bayrağın eşi,
Ey geceyarılarımızın güneşi,
Ey ışık saçlar,
Ey yele kaşlar,
Ey çekilmiş hançer bakışlar,
Ey fikri döven şakaklar,
Ey kalem parmaklar,
Ey ay-yıldızlı el,
Ey en güzel,
Ey en büyük,
Ey Atatürk!
Getir dudaklarını bir bir alnımıza koy,
Dağlansın ateşinle bu soy.
Oy Atatürk oy!


İrkilmez Ata çocuğu irkilmez:
Zaptedilmez, Atam, zaptedilmez
Biz varken senin hisarının burçları:
Bakışlarımız kılıç uçları,
Bekliyoruz devrimini biz.
Çökmeyeceğiz diz..


İsterse hayat zehrolsun,
İsterse refah kahrolsun,
İsterse kurşun düşsün yanımıza, belimize,
İsterse geçinmek için, bir dilim
Kuru ekmek geçmesin elimize.
 Helal gelmez bizim ateşimize;
Dünya düşse peşimize,
Yer sarsılsa yerinden,
Ne senden geçeriz, ne senin eserinden...
"